16 Haziran 2008 Pazartesi

Yağmur Sonrası Toprak Kokusu

Şimdi bu başlık nerden ve nasıl çıktı demeyin. Birden aklıma geliverdi işte. Sanırım bu güm öğlen yağan yaz yağmurundan (gerçi bu yağmurdan sonra koklanacak ıslak toprağın olduğu bir yerde değildim ne yazıkki) esinlendim.

Bu kısa ve abidik giriştende anlaşılacağı üzere aklımda yazacak net bir konu yok. Doğaçlama bir şeyler yapmaya çalışacağım. Daha doğrusu içimdeki ses konu aramayı boş ver, klavyenin başına geç ve tuşlara basmaya başla dedi.

Başlığı bulma anımda açıkçası sonrası için beni umutlandırmıştı. Fakat nedense şimdi mevzuyu münasip bir konuya paslamakta zorlanıyorum. Ama doğaçlama yazmanın güzel yanında böyle zorlukları yaşadığınız anda bundan bahsederek en azından yazmaya devam edebiliyor olmanız.

Cidden düşünüyorumda bu aralar öyle aman buraya gelip yazayım dediğim pek bir şey yaşa(ya)madım. Amma velakin hikaye yazacak bir motivasyonum yada yazacak bir konumda yok. Sadece yazı yazmak istiyorum. Plan yapmadan bir sonraki cümlede ne yazacağımı bilmeden yazmak istiyorum.

Evet sanırım bir noktaya gelmeye başlıyorum. Hayatta insanın böyle anları olur. Beş N ve bir K'dan oluşan sorulara cevap aramaksızın içindeki sesi dinleyerek bir şeyler yapar. Çoğu zaman bu sesi mantığınız bastırabilir. Fakat öyle anlar gelir bu içinizdeki ses o kadar güçlü o kadar engellenemez hale gelirki mantığın m'si kalmaz ortada.

İşte öyle anlarda istediğinizi yapabilmenin verdiği çoşku cidden tarif edilemeyecek kadar güçlü oluyor. Sizi oluşturan her bir hücrede bu çoşkuyu hissedersiniz. Her şey sizin doğru yolda olduğunuzu ve doğru şeyi yaptığınızı söyler. Sorumluluklar yada rutin hayatınızdaki stres kaynakları uzak bir anı gibi kalır.

Tek bir işe, tek bir noktaya odaklanırsınız. Kafanızda her şey berraklaşır. Hiç bir engel yada sorun sizi yolunuzdan alıkoyamaz. Benliğinizle içinizdeki en derin duygu yada kişiliğinizin özü ile bağlantıya geçmişsiniz zaten, öyle bir gücü kim durdurabilirki.

Mesela ben bu sayfayı açarken çok zorlandım. İnternetimde bir sorun mu vardı yoksa genel bir yoğunluktan mı bilemiyorum. Sayfayı her tıkladığımda "sayfa görüntülenemiyor" mesajını ekranımda gördüm. Sonunda tam girip yeni gönderiye tıkladım. Bu sefer yazıyı yazmak için açılacak olan kutucuk bir türlü çıkmadı. Tam o anda aslında sayfayı kapatmış ve boş ver sonra daha belli bir konu ve planla bir şeyler karalarım, daha dün yazı yazdım zaten dedim.

Ama o sayfayı kapadığım anda bir anda içimde bir şeyler oldu. Muhakkak bu sayfanın açılması gerekiyordu. Muhakkak benim yeni gönderi yazmam gerekiyordu. Bundan kaçmamın yada ertelememin yolu yoktu. Daha ben bunları kafamda ölçüp tartamadan sayfayı yeniden açmıştım.

Şu yazıyı okuyan sayılı ve tektük kişiler şu noktaya kadar sabredip beni okuduysa şu ana kadar hala ciddi bir konuya değinmediğimi fark etmiştir. Buna ek olarak zaten bu yazıyı belli bir şablonla yaz(a)mayacağımı daha ilk paragraftan belirttiğim için o konuda pek bir rahatsızlık duymuyorum.

En azından içimden o an geçen duyguları ortaya koyabildim. Sanırım şu anda yapmak istediğim şey buydu. Bu blog sayesinde içimdekileri yansıtabilmek.

Hiç yorum yok: