13 Temmuz 2008 Pazar

Anormallik Demişken

Aynı günde iki yazmak gibi bir huyum yoktur. Hatta bire o ikinci yazıyı uykum iyice gelmiş, sabah iş için erken kalkacakken yazmak ise hiç bana göre değildir. Fakat içimden bir ses bana bunu yapmam gerektiğini ara vermeden tekrar tekrar söylüyordu.

Son zamanlarda hayatımla ile ilgili pek bir sorunum yok. Uzun zamandır arzuladığım gibi iş hayatına atıldım. İş ortamım ve iş kolum isteklerime ve yeteneklerime son derece uygun. Fakat hayatla ve insanlarla daha içli dışlı olmaya başlayınca daha fazla gözlem yapma şansım oldu.

Özellikle sabah ve akşam yolda olsun yada haftasonları arkadaşlarla dışar çıktığımızda olsun, normalde yaptığımdan (ki normaldede çok fazla gözlem yapan bir insanımdır) çok daha fazla gözlem yapmaya başladım.

Yalnız sorun daha fazla gözlem yapmamdan kaynaklanmıyor. Sorun bu gözlemlerime konu olanlar. Son zamanlarda çevremdeki insanlara bakınca hayatta bu zamana kadar kafamda oturttuğum pek çok şey eskisi kadar mantıklı gelmiyor.

Mesela benim anlayışıma göre insanlara yol vermek yada onlara saygı gösterip rahatsız etmeyecek şekilde hareket etmek önemli ve yapılması gereken bir şeydir. Fakat son zamanlarda görüyorum ki göze batmak yada kendine avantaj sağlamak için insanların yapmayacakları şey kalmamış gibi.

En basitinden daha bu haftasonu bindiğim bir otobüste eğlenceden döndüklerini düşündüğüm dört tane genç sohbet ediyordu. Fakat sorun sohbet etmelerinden ziyade sohbedi ettikleri ses tonundaydı. İnsanlar genelde konuştukları konuların yabancılar tarafından dinlenmesini istemez ve tercih etmezler. Ama bu gençler bilakis dikkat çekmek için neredeyse böğürerek konuşuyorlardı. Hatta otobüste kendilerinden rahatsız olup bunu onlara bakarak belli etmeye çalışan yolculara rağmen buna devam edebilmeleri gerçekten tuhaftı.

Tamam belki alkollü olduklarında ne yaptıklarının farkında değildiler. Ama kendi adıma bende çok ciddi alkol alıp yada aşırı dağıtarak eğlenip ardından toplu taşıma araçlarına bindim ama her zaman benim için en önde gelen önceliklerden biri başkalarını rahatsız etmemek olmuştu.

Beni rahatsız eden bir başka olayda belki birazda benden kaynaklanıyor ama yinede yazmak istiyorum. Malum yaz ve havalar güzel bu nedenle insanlar sevdikleri ile bu güzel havayı değerlendirmek istiyorlar. Bu noktaya kadar benim bir rahatsızlığım yok ama bazen öyle çiftler görüyorum ki yolda yan yana geçecek olsalar birbirlerine selam vereceklerini düşünmem.

Bunu biraz açmak gerekirse bence insanlar çift olabilmek için her şeyden önce aynı frekansta iletişim kurabilmeliler. En azından bir kaç ortak ilgi alanları ve konuşabilecekleri "mantıklı" (mantıktan kasıt tamamen saçma sapan ve konuşma olsunda sessizlik bozulsun diye yapılmayan) konuları olması gerekir.

İletişim kurmadan karşındakini tanımadan nasıl o insanla beraber olabilirsin. Daha doğrusu böyle bir şeyi yaparken insanın motivasyon duygusal mıdır yoksa daha maddiyatı mı ön plana çıkarıyordur.

Bir diğer ve bahsedeceğim son konu ise yine benle alakalı problemlerdende kaynaklanabilir. Ben yaklaşık 10 senedir rock veya metal tarzı müzikleri tercih eden bir dinleyiciyim. Bu nedenle bu tarzın hayat felsefesini ve farklı alt türlerinin değindikleri konulara yabancı sayılmam. Ama son zamanlarda görüyorum ki artık müzik dinlemek tamamen tar ve toplumda bir sınıfa ait olma göstergesi olmuş.

Pek çok genç dinlediği müziğin felsefesini bilmeden dinlediği grupta beğendiği yada idolize ettiği kişiye dış görüntü olarak benzemeye çalışmakla yetiniyor. O müziğin altında yatan duyguyu umursamadan işin özüne inmeden sadece imaj için, farklı olmak için hareket ediyor. Bunu yapmayan kesim ise tamamen alışveriş manyaklığına kapılmış kültürel olarak kendini bir adım bile ilerletmek istemeyen insanlarmış gibi hareket ediyorlar.

Tüm bunları gördüğümden dolayı son zamanlarda kendimi biraz yanlız hissetmeye başladım açıkçası. Sanki dünyada bazı şeyleri bir tek ben umursuyor yada kafaya takıyor gibi hissediyorum. Bilmiyorum belkide tuhaf olan, "anormal" olan benimdir. Ama normal olmak şu yukarda yazdıklarımı kapsıyorsa ben yanlız ve anormal olmayı tercih ederim.

(A)Normal

Öncelikle konu ile ilgili kısma girmeden önce son yazıdan buraya arayı bu kadar açmama neden olan etkenden bahsetmek istiyorum. Son 7 aydır boş gezenin yanında boşluk kalfalığı görevimi bırakıp sonunda iş hayatına daldım. Bu konun hayatım üzerindeki etkisini uzun uzun yazıcağım ama bu gün konu bu değil.

Bu gün yazacağım konuyu bir arkadaşla konuşurken kurduk diyebilirim. Ayrıca ona bu haftasonu bitmeden yazacağıma söz verdiğimden bu konuyu yazayım diyorum. Her ne kadar diğer konu yine daha benle ilgili olsada yazacağım konuda ciddi anlamda kafama yatan bir konu oldu.

Neyse artık konuya geçelim ...

İnsanlar genelde toplumun geneli ile bütünleşmek için kendini olmadığı kalıplara sokarak toplum geneli için daha "normal" bir halde gösterir yada öyle olmaya çabalar diyelim. Ben hayatımın genelinde bunu biraz sahtekarlık olarak görüyorum. Tamam insanlarla olan farklılıklarımı gözüme sokayım, çok pis marjinal olayım diyen biri değilim ama olmadığım biri olarak sahte bir kimlikle yaşamak, sürekli rol yaparak kendini saklamak çok zor geliyor.

Ben Dexter dizisini pek bir severim ve bu dizi konuyu bağlamak istediğim yere pek bir oturuyor. Dizide Dexter içindeki katili saklarken yaptıklarını kendi iç sesinden bizle paylaşır ve sık sık rol yapmaktan ne kadar bıktığını ve hoşlanmadığını dile getirir. Bu durum aslında benim olmadığım biri gibi hareket etmenin yanlış olduğunu düşündüğümü açıklayan iyi bir örnek oluyor.

Peki anormal olmak nedir dersek; o konu benim açımdan anlatılması daha kolay bir konu aslında. çünkü anormallik örneği olarak kendimi kullanacağım (evet konuyu yine bireysel bir açıdan ele alacağım). Mesela ben hayatta gördüğüm yada yaşadığım pek çok olayı izlemiş olduğum şeylere benzetir yada film sahnelerine atıfta bulunarak başkalarına aktarırım.

Ayrıca insnaların kötü yada kalitesiz dedikleri filmlerin bazıları ve günümüzde pek çok yaşıtlarımın izlemekten hoşlanmayacağı eski yeşilçam filmleri benim için çok cazip olabilir. Hatta o filmlerden çok fazla repliği günlük hayatımda kullanarak şaka yaparım.

Ha şimdi bunları okuyanlar buda ne bu mudur anormallik diyebilir, ama benim yapabildiğim bu (Cem Yılmaz'ın Bir Tat Bir Doku oyunundan sevdiğim bir replikten alıntı yaptım)

Belki kendimi bu ve buna benzer egzantirikliklerimden dolayı anormal gördüğümden insanların farklılıklarını pek o kadar yadırgamam. Yada başklarının anormalliklerini yargılamam. Fakat bu durumda anormallik kavramını teknik olarak benim için normallik haline getiriyor diyebiliriz. Biraz felsefik olacak ama o zaman beni anormal bulup benden uzak duranlardan bende onları anormal bulup uzaklaşmalımıyım sorusunu bir dönem düşünmüştüm. Ama sonra bununda aslında bir anormallik olacağından normal insanlarıda kabullenmenin en doğrusu olacağına karar vermiştim.

İşte bu tür şeyler üzerine kafa yorunca fark ediyor ki toplumda insanlar ne kadar birbirine benzeyerek açıkta ve tek kalmayıp belli bir zümre ile bütünleşmeye çalışsada herkes işin özünde bireysel anlamda diğerlerinden farklı oluyor. Bu farklılıklarını gösterme cesareti gösterenler kendileri olduklarından kendi gibileri bulamasada kendi ile anlaşabilecek farklı insanlara yakınlaşabiliyor ama kendini gizleyenler ise sürekli olarak olmadığı biri gibi davranıp kendinden şüphe edip acaba bu sefer fark ederlermi endişesi ile toplumsal bir paranoyanın ağına düşecekler.

Aslında yazıya başlarken konunun bu yönde ilerleyeceğini tahmin etmiyordum. Ama gelen noktadan pek rahatsız olduğumu söylemem. Hem verdiğim bir sözü yerine getirmek, hemde bunca zamandır yazmamış olsamda görünen o ki kafamda bayadır tarttığım bir konuyu buraya taşımış oldum.

Bir sonraki yazı ise hayatımın yeniden yapılanmasına neden olacak konu hakkında olur herhalde ama artık eskisi kadar sık yazamayacağımdan bunu istediğim kadar kısa bir süre içinde yazamayabilirim. Bu nedenle bir sonraki yazı için herhangibi beklentiye girenler varsa onları beklettiğimdem dolayı şimdiden özür dilerim