20 Mayıs 2010 Perşembe

Post İt Notları #11

- Öncelikle blogda bu yazıdan önce görüleceği üzere yediğim fırçanın (cidden ilk gördüğümde bu ne diye tepki verdim ama okurken gülücüğümede gitmedi değil :) ) sonucu olarak yazacaklarım (mim'i değerlendireceğim efendim ama ilham gelmesi lazım daha doğrusu tembellikten fırsatım bulduğum ilk anda o konuyada gireceğim) haricinde hem burayı boşlamamak hemde buradaki yazılarımın %90'ında olduğu gibi aklıma geleni değerlendirmek için bir şeyler karalamayı uygun buldum. Hatta bunla yetinmedim yazmadan önce böyle bir açıklama yapmayıda gerekli bile buldum.

- Demin fizy'de ne dinlesem düşünürken uzun zamandır Red Hot Chilli Peppers dinlemediğimi fark ettim. Bu gruptan ne zaman bahsetsem onları ilk tanıdığım an gelir. Yıl 1997 idi sanırım (dinlediğim şarkı californication'ın çıkış şakrısı olduğuna göre en kötü ihtimalle 1998 yılıdır yanılıyorsamda). O zamanlar hala HBB (ilginçtir bu kanaldan bahsedincede aklıma iki şey gelir biri yanılmıyorsam orada program yapan İclal Aydın ve yayınladıkları Robocop çizgi filmleri, ha birde Amerikan Kolej Basketbol Liginden maçlar verirdi ama o zamanlar sadece ufak bir detaydı o benim için) vardı. Arada yabancı şarkıların kliplerini yayınlarlardı. İşte o programlardan birinde Scar Tissue ile karşılaşmıştım. İlk tepkim amanın bu ne güzel parça olmuştu. O zamandan bu zamanlara (gerçi son zamanlarda baya ara vermişiz) severek dinlediğim bir grup olmuşlardır. Özellikle üniversitemdeki son sene Stadium Arcadium albümünü kaç defa dinlediğim hatırlayamıyorum.

- Bazı yayınlanan reklamlardan sonra ister istemeden ya ben artık yeni neslin (şu lafı diyecek kıvama geldim artık benden sonraki nesillerden bahsedebiliyorum) ne sevdiğini pek anlayamıyorum yada reklamcılar işlerini bilmiyorum. Daha öncede söz ettiğim Defacto ve Mavi Jeans reklamları ve reklam sloganlarını zaten sevmemiştim bu yaza yaklaşırken seriye devam etmeleri sonucu iyiden iyiye kendimde bir sorun olup olmadığını düşünmeye başladım.

- 118 savaşları çok tuhaf bir hal aldı sanırım. Hayatım boyunca 118'i bir kez bile aradığımı sanmıyorum. Ama şu son dönemde özelleşme sonrası 118 80 ve 118 18 reklamları ile feci şekilde dile pelesenk olan jinglelara sahip olduk. Ha bu jinglelar hatların işlevselliğine katkıda bulunuyor mu onu bende merak ediyorum. Unutmadan bide bu iş çok sağlam sektör. Ortada 2-3 firmanın reklamı dönüyor ama sanırım 20'ye yakın farklı 118 hattı varmış piyasada.

- Nisan ayı içinde hikayesini daha önce çok sevdiğimi belirttiğim (her ne kadar tanışmama vesile olan filmi çok berbat olsada) Spawn'ın yıllar önce ülkemizde Cine 5'tede yayınlanmaya çalışılan animasyon dizisini izledim. Yaklaşık iki gecede izlediğim seriden sonra böyle enfes bir hikayenin muhakkak yeni ve çok sağlam senaryosu olan bir filminin çekilmesi gerektiğine inancım arttı. Fırsatı imkanı olanlar muhakkak bu çizgi diziyi bulup izlesin.

- Hazır dizilere girmişken uzun süre izlesem mi uzak dursam mı emin olamadığım V dizisine başlamakla çok doğru bir karar verdiğimi fark ettim. Oldukça güzel bir ilk sezon hazırlanmış hakikaten. FlashForward ise kendi sonunu kendi hazırlamış bence. Elde mükemmel bir altyapıya sahip hikaye varken ilk sezon sonunda iptal edilecek olmasına sadece yazık diyorum. Heroes'un kaldırılması ise fevkalede yerinde bir karar oldu. Üçüncü sezonla artık eziyet halini almaya başlamıştı. Fakat dördüncü sezon tek kelime ile berbattı. Çoğu bölümü hızla ileri sararak bitirmeme rağmen ana konuyu gayet rahat anlayabilmiştim.

- Bu arada Heroes ile Prison Break'in ilk çıktıkları dönem ne bereketliydi. Sırf bu iki dizi için herkes bir hafta beklerdi deli gibi. Sonunda her iki dizinin geldiği yeri görünce üzülmeden edemiyorum.

- Her dünya kupasının olduğu sene hatırlayabildiğim ilk dünya kupası olan 1994 ABD dünya kupası aklıma gelir. Roberto Baggio'nun at kuyruğu çok karizmaydı. Birde Nijerya'nın süpriz çıkışı gibi bir sürü şey aklımda kaldı. Ama nedense en çokta Alex Lalas'ın keçi sakalı aklımda kaldı. Yıllar sonra kendimde benzer bir sakala sahip olmuştum.

- Hayatta tesadüf diye bir şey var sanırım. Bu gece Red Hot Chilli Peppers'ın şarkılarına bakmamın temelinde My Name is Earl dizisinde daha önce grubun söylediği bir şarkının orjinal halinin adını unutmam vardı. Şarkılar arasında ilerlerken bunların üstüne uygun başka şarkar ararken en alakasız yerde Higher Ground ile karşılaşmam kafamda bir şimşek çakmasını ancank tesadüfle açıklayabilirim herhalde.

- Red Hot Chilli Peppers'ın en sevdiğim şarkısı (muhtemelen tüm şarkılar içinde en sevdiğim 3-4 şarkıdan biride olan) Under The Bridge'in üstüne Eric Clapton'dan Layla dinlemek gayet güzel oluyormuş. Sözler olarak olmasada tını olarak fena bir devamlılık olmadı.

- Her devamın bir sonu var herhalde. Hatta en önemlisi devamların güzel bir sonla bitmesidir. Kapanış için Bob Dylan'dan One More Cup of Coffee fena bir seçim olmaz herhalde. ve son ...