28 Nisan 2010 Çarşamba

Ne desem bilemedim!


Boslamis blogu birileri. Evet evet boslamis! Bak sana guzel bi resim de koydum. Beni yazmak icin zorlayan sahsiyetin kendisi yazmiyor. Terbiyesizlik baska birsey degil! Evet evet oyle. Taslaklar yap sonra yayinlarsin bak ise yariyor oylesi. O zaman yazma zorunlulugu falan duymus gibi olursun. Cidden! Beni sinir etme!

Bendeniz Azura!

1 Nisan 2010 Perşembe

Unfinished

Şu anda televizyonda en sevdiğim filmlerden olan Jerry Maguire var. Bu filmi her izleyişimde insanı duyguların insanlığa hiç yer olmayan vahşi doğadan bile daha vahşi olan iş (spor menejerliği) dünyasına bakmak ve bu sıcak hikayeyi bir kez daha izlemek kadar benim için her zaman güzeldir. Fakat bu sefer izlerken zaman zaman aklıma gelen ama hiç bir zaman bir yere bağlayamadığım sürülerce şeyi bir sonuca bağlama endişesi taşımadan aktarmayı düşündüm. Bunların bir kısmı nispeten uzun önemli bir kısmı ise tek bir cümle hatta kelimeden bile oluşacak uyarmadı demeyin.

Hayat bazen otobüsün camından gördüğün insanların gözlerinden izlensen nasıl olur demeden edemiyorum.

Yanlız zaman zaman çoğunluğun kötülediğinden çok daha güzel bir şey olabilir. Kimseyi düşünmeden, kimseye bir şeyler anlatmak zorunda kalmadan sadece kendinle olmanın nesi insanlara bu kadar kötü gelir hiç anlayamam.

Her güzel şey biter. Aslında güzel olsada olmasada her şey bir gün biter. Ama işin özünden bir şeyin güzel yada berbat olduğu zaten işin sonunda anlaşılır. Böyle bir durumda insan için en değerli an her zaman o sonlardır. Sonlar insanı üzme potansiyeline sahip olsalarda sonlar yaşanmadan eldekilerin değeri yada değersizliği anlaşılmıyor.

Planlar planlar planlar. Hayatını planlayan insanlara kızamıyorum ama yaşadığı anıda geleceğini planlamaya harcamakta anın o yaşanan değerli anın kaybı olmuyor mu. Planlamak güzel ama her adımını her seçimini planlamak hayatın en değerli unsurlarından beklenmezliği yani süprizi engeller. Halbuki hayat süprizlerle güzel olur. Elbette her süpriz güzel olacak demiyorum. Ama her şey beklenilen gibi giderse hayat çok sıkıcı olmaz mı

Ufak şeyler var ya insanın yaşamında fark yaratan o ufak şeyler. Bunların değerini çok iyi bilmek lazım. Büyük kaçışlar yada önemli değişiklikler için zaman, mekan yada finansal ihtiyaçlar vardır. Ama ufak şeyler için bu kadar fazla şeye hiç gerek yok. Sadece yapmak isteyen bir bünye ve gerekli asgari şartların sağlanması gerekli olan her şey. Fakat bu az harcama karşılığında insan o an gereken şeye yani huzura ve mutluluğa kavuşabilir. Dünyada bu kadar az şey verip bu kadar çok şeyin alınabildiği pek az durum vardır.

Sahilde oturup denize bakarken sağdan soldan geçen insanları görmek, görmektende fazlası onları izlemek bazen dünyanın en güzel romanını okumak yada en gerçekçi filmini izlemek kadar güzel bir şey olabilir.

Filmlerde en duygusal anlarda sırf gitarlarla yapılan müzikleri genelde hep sevmişimdir. İnsana basit ama dinlemeye değer gelir.

Uzun zamandır sinemaya gidemiyorum. Açıkçası o koca karanlık salonu, büyük beyaz perdeyi ve rahat koltukları özlesemde evde geç saatte bilgisayar karşısında ayaklarını uzatıp bir film izlemeninde ayrı bir zevki olduğunu itiraf etmem lazım.

Bazen arkadaşlarımla konuşurken filmlerden alıntı yapmayı çok severim. Ama karşımdaki arkadaşın filmlerle arası yoksa birde o repliği ve o replikle anlatılmak isteneni açıklamak zorunda kaldığımda kendimi suçlu gibi hissediyorum.

Uzun zaman sonra ara verdiğim kitap okuma alışkanlığıma yeniden başladım. Aradaki boşlukta bol bol dergi okurdum (birinde yazıyor olmamında bunda etkisi vardı herhalde). Fakat sevdiğim dergilerin hemen hepsi kapanınca artık sırf Uykusuz okuyarak bu durumu geçiştiremezdim. O nedenle hafif şeylerle başlayarak haftasonları kitap okumaya çalışıyorum.

Bir soruya tekrar ve tekrar cevap vermeyi hiç sevmiyorum. Karşımdaki beni dinlemiyormuş gibi hissediyorum ki bu durum karşımdaki insanın bana yapabileceği en kaba harekettir bence.

Jerry Maguire ile başladık Jerry Maguire ile bitirelim. "Show Me The Money" ...