21 Mart 2010 Pazar

Tesadüf

Evden çıktığında olacakları bilseydi en azından biraz hazırlıklı olurdu belki. Ama hazırlıklı olsaydı olanlar bu kadar güzel, bu kadar unutulmaz olur muydu. Muhtemelen olmazdı, yada olurdu. Olamamış şeyi olmuş şeyle karşılaştırmak gibi saçma bir huyu ve birde bu durumu açıklamak için durumdan dahada saçma bir açıklama aramak gibi dahada beter bir alışkanlığı vardı.

Neyseki bu alışkanlığı çok fazla kendini gösteren bir durum değildi. Olanlara gelince ise ...

Sabah erken kalmayı sevmezdi. Daha doğrusu tembel olduğunu ve uyumayı sevdiğini bu şekilde açıklamayı daha şık buluyordu.

Bu sabahta her sabahki gibi evden apar topar çıktı. Otobüs durağına giderken ayakkabısının çözüldüğünü fark etti. Birazda ayakkabısına kızarak ve içinden umarım bu nedenle otobüsü kaçırmam diye düşünerek hemen yanındaki banka oturup ayakkabısını bağlamaya başladı. Bu sırada yanında yaşlı bir amca olduğunu ancak amca "merhaba evladım" dediğini fark etti.

Bir anda duyduğu sesinde etkisiyle biraz kekeleyerek amcaya "merhaba" dedi. Amca yeşilçam filmlerinde yardımsever bahçıvanlara benzeyen munis bir yüz ifadesi ile "evladım pastaneden poğaça almıştım. Ama sanırım sıcak poğaçayı görünce dayanamayıp biraz maymun iştahlılık yapmışım. Şu iki poğaça bana fazla geldi. Ama nimet ziyan olsunda istemiyorum. Eğer açsan şunları sana vereyim" dedi.

Evden çıkarken birşey yiyemeden çıkmış olduğundan bu teklif onu çok mutlu etmişti. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile "almaz olurmuyum amca, çok sağol" dedi. Ayakkabısına son düğümü atıp poğaçaların olduğu kese kağıdınıda çantasına koydu. Az önce çözüldüğü için kızdığı ayakkabısına şimdi dua ediyordu.

Sonunda durağa gelmişti. Otobüste yolun karşısında görünmüştü. Bir hışımla elini cebine atıp akbiline uzanmaya çalıştı. Fakat akbil murphy kanunlarının sıkı bir takipçisi gibi cebin en ulaşılmaz noktasındaydı. Bir gözle otobüsün nerde olduğuna bakarken diğer taraftan akbille uğraştığından, akbili çıkardığında elinden düşürdü.

Şansına kızarak akbili içen yere eğildi. Akbili aldıp doğrulduğunda karşısındaki manzarayla nutku tutuldu. Kaç zamandır otobüste her gördüğünde ne güzel dediği kız tam karşısında duruyordu. Normalde onu kendisinden bir önceki duraktan inerken görüyordu. Ama şimdi ayakkabı bağcığı yüzünden geç kaldığı durakta o kızla burun burunaydı.

O tüm bunları düşünürken kız "pardon acaba saat sekiz otobüsü geldi mi" dedi. Hala kız ile bir anda böyle karşılaşmış olduğu için hafif bir şokta olduğundan bir 10 saniye kadar cevap veremeden kızın yüzüne biraz mahçup birazda hayran şekilde bakakalmıştı.

Kızda sanırım bu durumu fark ettiğinden onun yüzüne sıcak bir gülümseme ile bakarak "Pardon sanırım her gün aynı otobüse biniyoruz. Acaba otobüsü kaçırdık mı" dedi. İkinci sorunun içindeki her gün anı otobüse biniyoruz detayı onu bir başka sokar gibi olsada kendini toparlayıp "Hayır hayır otobüs şu anda geliyor bakın" diyebildi biraz sesi titrer halde.

Otobüs durağa geldiğinde yan yana sıraya girdiler. Haliyle otobüste de yanyanaydılar. Yaklaşık 40 dakikalık otobüs yolcuğu boyunca ilk defa yolun daha uzun sürmesi için tanrıya yalvarıyordu. Yol boyunca kızında aslında onunla her gün aynı otobüse bindiğinden bahsetmesi ve ona yakın davranması ayakları iyice yerden kesilmişti.

Kız durağa geldiğinde yarın yine görüşürüz yol arkadaşım diyerek göz kırptığında o zaten bunu anlayamayacak kadar başka bir boyuta geçmişti. Ancak "evet tabi yarın yine görüşürüz" diyebildi zar zor. Kızda onun bu durumun farkında vararak onun bu haline gülerek otobüsten indi.

Bir kaç dakika sonra durağına gelmişti. Otobüsten inerken hala tam olarak kendinde değildi. Ancak midesinde gelen gurultu ile kendine geldi.

O anda aklına çantasındaki poğaça geldi. Kese kağıdı çıkarıp poğaçadan ilk ısırık aldığında hayatın aslında ne kadar ufak tesadüflerle değişebildiğini fark etti. Acaba sabah erken kalkıp ayakkabılarını düzgün bağlayıp kahvaltısınıda etseydi ne olurdu ...