30 Mayıs 2008 Cuma

Herhangi Bir Veda Anı

Herhangi bir veda anı gibiydi. Hüzün başroldeydi. Kızda, oğlanda durumdan memnun değildi. Ama bu ortadaki ayrılık gerçeğini engellemeye yetmiyordu. Nasıl başladı, sonra neler oldu, onlar aslında kimdi yada bu hale nasıl geldiler. Şu anda bu garda, bu trenin önünde bu sahnedeki iki kişi nasıl oldular önemli değildi. Önemli olan bu andı. Bu anın ağırlığıydı.

Kız az önce yağan yağmur nedeniyle düzleşen ve yüzüne yapışan saçlarını düzeltmek istemiyordu. Bu haldeyken gözlerinden süzülenler yaşmı yoksa yağmur damlasımı anlaşılmıyordu. Oğlan ise yağmurdan neredeyse üzerine yapışan gömleğine hüç aldırmıyor, kıza elinden geldiğince sıkı sarılmaya çalışıyordu.

Gar büyük tarihi bir binaydı. Bunun gibi binlerce belki onbinlerce olaya şahit olmuş. Bu olayların sonucu bilgeliğe ermiş bir yaşlı gibi yükseliyordu. Duvarlarına buram buram duygu sinmiş bir mekandı. Kapalı ve sağanak havada çatıda birikip oluklardan akan yağmurla bu büyüleyici yapı bu genç çifte ağlıyordu adeta.

Kız hala oğlanı gözlerine bakmaya cesaret edemiyordu. Oğlan onun başını kaldırmaya çalışsada onun gözlerine bakınca gitmekten vazgeçip ona sarılıp kalmaktan korkuyordu. Ama ellerine söz geçirmeye mecali yoktu.

Sonunda kız kafasını tam kaldıramadan;

K: Gitmek zorunda olsanda sana elveda demek çok zor

O: Bunu konuşarak daha kolay hale getirmemiz gibi şansımız olsaydıda keşke bunu senle saatlerce konuşabilseydim.

K: O zaman ne dememi istersin giderken senle bir parçamında gideceğini söylemem gerekmiyor herhalde yada sen gelene kadar her saati, dakikayı, saliseyi sayacağımı mı söyleyeyim.

O: Elbette hayır sadece şu anda seni teselli edebilecek yada giderlen içine su serpebileceğim bir konuşma yapamacağımı söylemeye çalışıyorum. Öyle bir konuşma yapabilecek olsam senin kadar kendimide teselli ederdim. Sensiz bir parçam hep eksik olacak. Orada beni ayakta tutan tek şey sana kavuşma anını hayalim olacak.

Bu konuşma sonunda kızın gözlerinin yanından akanların yağmur damlası olmadığını anlamak çok kolay olmuştu. Tam o anda gar hoparlerinde mekanik ve kulakları inanılmaz derecede rahatsız eden bir ses yükseldi. Anonsu yapan ses oğlanın trenin kalkmak üzere olduğunu ve tüm yolcuların trene binmesi gerektiğini söylüyordu.

Oğlan zorda olsa kızdan bir adım uzağa attı. Sonra arkasını döndü ona beni bekleme der gibi baktı. Ama bu bakışın nedeni o beklerken gitmesinin kendine dahada çok koyacağını biliyordu. Zorda olsa oğlan kendini trene attı. Koltuğunu buldu, oturdu ama cama bakmaya korkuyordu. Yinede gözü ister istemez cama doğru seğiriyordu. Kızı gördü. Peronun ortasında yanlız, üzgün ve ıslak kızı gördü. Ona zorda olsa el salladı. O anda tren titreyerek hareket etti. Ağır ağır ama emin bir şekilde ileri doğru giden tren kızdan uzaklaşırken oğlanında yüzü değişmeye başladı.

Cebinden çıkardığı mendili çıkardı, yüzünü sildi. Sonrasında ise uzun süredik cebinde gizlediği evlilik yüzüğünü çıkardı ve parmağına taktı. Evine yolculuğu başlamıştı sonunda.

Hiç yorum yok: