27 Mayıs 2008 Salı

I Have My Moments

Bu aralar aram replikler ve isimlerle oldukça iyi neyse diğer yazıları okuyanlar az biraz huyumu suyumu çözmüştür. Bu sefer neden ve niçin kısmını atlamak (Dürüst olmak gerekirse bu sefer yapacak bir açıklamamda yok ha olsaydıda yapmak için içimde bir istek yok. Umarım yazının içinde o ruhu okuyanlara verebilirim) istiyorum.

Bazılar gündüz düşlerini sevmez yada uyku ile uyanıklık arası anlardaki bilinçli hayalimsi rüyaları pek dikkate almaz. Bana sorarsanız (bu satırları okduğunuza göre benim cevabımı merak ettiğinizi yada en azından okuma nezakitini göstereceğinizi düşünüyorum) bunlar insanın sıkıcı, rutin, zor ve bazen aşırı derecede acımasız hayattan soyutlanıp yeniden kendini bulabileceği anlardır.

Tıpkı online bir oyunda ömrün boyunca olamayacağın bir karakter olup kendin olmayan kendini istediğin bir geleceği sürüklemeye benziyor. Fakat bunun daha güzel olan kısmı kafandaki dünyada sadece kendini değil her türlü şeyi değiştirebiliyorsun. O dünyanın sadece kahramanı olmuyosun. O dünyanın tanrısı oluyorsun. İster kendini en çaresiz durumlardan kurtulan bir kahraman yaparsın, istersende karşı konulamaz bir Casanova. Ama bundan daha fazlasını yapabilince işler renkli hale geliyor.

Sınırsız güç, sınırsız ihtimal; sanırım bu düşleri/anları (başlığı hatırlayan var mı) özel kılan şeyde bu oluyor. Kendini kaybettiğin dünyanın tartışmasız tek hakimi olmak. Bunu kelimelere dökünce orda olan şeyi farkediyor insan.

İşin kulağa güzel gelen kısmından derine inersek. Bu durum biraz aklıma Nicholas Cage'in oynadığı Next filmini hatırlatıyor. Cage iki dakika sonrasını görebilme yetisi sayesinde iki dakika içinde yaptıklarının sonucuna göre neler olacağını tartabiliyordu. Yada Adam Fawer'ın Olasılıksız'ındaki Caine gibi her yaptığı seçimin sonucunda verilen farklı karşılıklarla olayların nasıl gideceğini hayal edebilmek. Yanlız bu durumun en kötü yanı tek boyutlu olması. Her ne kadariçinde olduğunuz durumdaki değişkenleri istediğiniz gibi değiştirsenizde sonuçta bunları siz yapıyorsunuz.

Mevzubahis en az sizin kadar karmaşık (tamam çoğu zaman insanlar benim kadar karmaşık olmaya gerek duymuyor ama yinede öle varsayalım) bir canlı olduğunda kafnaızda ne kurarsanız kurun asla birebir o gerçekte olmaz. İllaki bir farklılık olur. Bu noktada gerçekle hayalin örtüşmeyeceğini ise çocukluğun ilk dönemlerde idrak etmeye başlarız.

Peki bu hayaller/anlar neden iyi mi dersiniz. Her şeyden önce yaşamak istediğiniz ama yaşayamadığınız şeyleri gerçeğine en yakın olarak ancak orada yaşarsınız. Orda hayat ancak sizin istediğiniz kadar (Dua edin o noktada işin içine bilinçaltınız girmesin) size acımasız olur. Yada yapmak konusunda kararsız kaldığınız şeyler var bunları o anlarda yaparak olası sonuçları (burdaki olası iyi sonuçlara çok güvenmeyin derim. Sonra çok pişman olabilirsiniz) görebilirsiniz.

Öyle yada böyle bu hayaller/anlar hayatın size yüklediği o ağır ve taşınması zor yükleri bir süre için bile olsa omzunuzdan alıp. Başka yerlere kanat açmanızı sağlıyor. Her ne kadar bir noktadan sonra insana bazı durumlar için yetmesede, elinizdekin değerini bilin. Bazen elinizde tek kalan bu olabilir.

Hiç yorum yok: