29 Ekim 2008 Çarşamba

Post-İt Notları #4

- Herhangibir aracı kullanmadan yeniden kendi bloguma girmenin bile bir gün çok değerli bir şey olacağını hiç düşünmezdim. Hayatta küçük şeylerden zevk alınması normal bir olay ama hayattaki zevklerin kısıtlanmasından dolayı en küçük zevk kırıntısının bile değerli hale gelmesi o kadarda lezzetli bir şey değil.

- Bilgisayar oyunu olarak çok sevdiğim Max Payne'in sinema uyarlamasına gittim geçen hafta. Tek kelime ile hayal kırıklığıydı. Uyarlandığı eser zaten bir çok sinema filmine dayanıyorken eldeki gayet mantıklı ve güzel bir film senaryosu çıkacak malzemeyi neredeyse tamamen çöpe atıp alakasız ve bu oyunla aynı adı taşımayı hakketmeyecek bir senaryo hazırlayarak her şeyi rezil eden tüm film ekibinede selam olsun.

- Bu yaz severek izlediğim filmlerin ufak ufak DVDleri piyasaya düşmeye başladı. Ama elbette bu furyada ana sıcak Dark Knight olacak. Eğer doyurucu bir bonus DVD ile sunuluyorsa çift Disc versiyonunu almak son derece mantıklı olacaktır.

- Şu maddelere bir bakınca ne kadar teknoloji ve sinema bağımlısı bir bünyeye dönüşmüşüm böyle. Ha bu halimden şikayetçi miyim elbette hayır. Yeniden şu hayatımı yaşasam yine bu tür hobilerim olurdu herhalde.

- Bu sabaha karşı oynanan maçlarla 2008-2009 NBA sezonuda başlamış oldu. Uzun yıllardır ilk defa sezon veya takımlarla ilgili herhangibir yazı hazırlamadan hatta doğru dürüst haberleri bile takip edemeden sezona başlamış oldum. Yinede takımım Detroit Pistons'a yeni sezonda finale giden yolda sonsuz başarılar diliyorum.

- Ekim ayıda geride kalmak üzere, gittikçe yılbaşına yaklaşıyoruz. Yılbaşında en büyük hayalim tıpkı yabancı filmlerdeki gibi dışarıda lapa lapa kar yağmasıdır. Tam geceyarısı 12'ye doğru geri sayarken dışarıda lapa lapa kar yağsa ne kadar güzel olur.

- Blogger'ın kapanmasından sonra konu ile ilgili Penguen dergisinin hazırladığı kapağı çok beğendim. Hem güldürüp hemde soruna çok güzel bir bakış atıyor. Benzer bir yaratıcılık içeren kapağı Uykusuz'danda hareretle beklemekteyim.

- Çocukluğu Beylerbeyi'nde geçmiş biri olarak son yıllarda 29 Ekim için köprüde yapılan gösterileri ve ışık şovlarını sadece yazılı ve görsel basından takip ettiğim için üzülüyorum. Bu gösteriler hep ben çocukken yapılan Habitat etkinliğinin kapanış gösterilerini hatırlatır. Boğaz'ı hiç o kadar ışıl ışıl görmemiştim. Ama kaderin bir işimidir bilemem o gün çektiğimiz tüm resimleri fotografçı tarafından tabledilirken yakılmıştı.

- Şu kış saatine geçiş uygulaması kafamı karıştırdı. Geçen yaz saati uygulamasına geçtiğimizde bunun son sefer olduğunu ve artık bundan sonra saat değişikliği olmayacağı söyleniyordu. Ama şimdi yine eski düzen devam ediyoruz ve bu konuda medyada tek bir satır haber bile görmedim. Sanırım basınımızın Japon Balığı Hafızası devreye girdi bu konuda da.

- Sabah okullardaki törenlerden çıkan çocukları görünce bir an geçmişe gittim. Tatil günü sabah erken kalkmak zorunda kalmaya nasıl sinir olduğumu, törenlerin çoğunlukla uzun ve sıkıcı olmasından dolayı hep bitsede gitsek diye bir beklenti içinde olduğumu hatırladım. O günleri atlattığım için şükrettim. Şu törenleri bir gün önce yapsalarda öğrenci gençlerin bir tam gün tatil yapma şansı olsa iddia ediyorum o törenlere katılan çocuklar çok daha çoşkulu olacaklardır.

- Şu yeni Türksat uydusu ve uydu yayınlarının frekanslarının değişmesi konusu gündeme gelince aklıma geldi. Yıllardır bir kablolu yayın yeni kanallarla anlaşmış acaip kalite kanallar bünyesine dahil olacakmış ana konulu bir şehir efsanesi dolaşır dillerde. Acaba bir gün bunun gerçek olduğunu görebilecekmiyim merak ediyorum.

- Törendi kutlamaydı dedikte aklıma geldi. Bir Sermet Erkin vardı ona ne oldu sahi.

Hiç yorum yok: