19 Ekim 2008 Pazar

Ahşu Klavyenin Dili Olsada Konuşsa

Bloga girdiğimde fark ettimki 10 gündür buraya yeni bir şeyler karalamamışım. Ehh son dönemlerde hayatımın sadece bir koşuşturma ve oradan oraya yetişme döngüsü şeklinde geçmesi muhtemelen bundaki en önemli etkendir. İnsan kendini hayatın akışına kaptırdığında çocukken dizlerde açılan yaraların kabukları gibi oluyor. Yani olandan bitenden pek haberi olmadan sürüklenip duruyor.

Hazır bir pazar günü olmuşken acaba bir şeyler kaçırdım mı düşüncesi ile kasedi geri sarıp ne yapıp ne etmişim bir onun üzerine gideyim diye düşündüm. Bu işi yapmak içinde buradan daha uygun bir yer pek aklıma gelmiyor açıkçası.

Her şeyden önce şu geçtiğimiz haftama damgasını vuran olay tez konusu seçimleri oldu. Uzun uzadıya ne seçiyorum yada neler yazacağımdan ziyade neler yaptım neler ettim diye anlatmam gerekirse (zaten işin bilimsel kısmı beni en az 6 ay oyalayacak o konuyu birde buraya taşımanın alemi yok. Hafta başından beri tez danışmanım ile randevulaşmak ve uygun bir konu bulmak için didinip durdum. Birde iş henüz resmileşmediğinden sürekli bir acaba sorun olurmu düşüncesi ile yaşamak çok zor.

Öncelikle işte bile aklınızı önünüzdeki dosyalara veremiyorsunuz. Sürekli olarak aklımda başka bir şey varken konsantre olmak yada efektif çalışabilmek gibi bir özelliğim olmadığından yaptığım işten sıkılmaya başlıyorum. Ardından saat bana, ben saate bakıyoruz. En sonunda işte izin isteyip okula koşturuyorum. Elbette iş tam olarak bitmiyor. Mutlaka bir sonraki aşama diye bir şeyle karşılaşıyor insan.

Neyse en azından paydos saati geldiğinde kafamı kurcalayan bu sorunlar bir süreliğine bastırılabilir hale geliyor. Sanırım bu çocukluğumdan gelen bir durum. İlkokulda bile sınavdan kötü bir not almış olduğum günün sonunda bile son ders zili çaldığında yüzüm gülerdi. Onca seneye rağmen bu huyumda hiç bir değişiklik olmamasından son derece memnunum.

Her neyse böyle istediklerini tam yapamadığın bir günün sonunda yorgun agrın eve gelirsin. Bu noktada bu yorgunluk kısmını biraz açıp konuya öyle devam etmem daha yararlı olacak. Eve geldiğinde insanın üzerinde olan bu yorgunluğun önemli bir kısmı zihinsel kaynaklı oluyor. Kafan sürekli aynı konu yüzünden fazla mesai yaptığından tüm gün yerinde otursan bile son derece bitkin hissediyorsun kendini.

Eh birde şu işi bir türlü bitiremiyorum hay allah kahretsin psikolojisinden doğan bir sinirlilik halide şu yukarıda belirttiğim bünyeye sirayet edince zor ve yorucu bir haftayı geride bıraktım. Bu hafta ise yine benzeri zorluklala yüz yüzeyim ama bu sefer geçen haftanın getirdiği bir tecrübe ile kafamı bu işten mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışacağım. Özellikle cuma günü işede konsantre olabileceğimi kendime kanıtlayabilmiş olmamda bu konuda bana cesaret veriyor.

İşte böyle bir haftayı çok yakın bir zamanda bayram tatilinden çıkmış bir bünye ile göğüslemeye kalkınca başlıktaki gibi kendi yerine insan klavye olan biteni anlatsada bende izlesem diyor. Yinede buraya bir şeyler yazacak kadar stresi üzerimden atıp kendi içime dönebiliyorsam gelişme var demektir.

Hiç yorum yok: