10 Ağustos 2008 Pazar

He's Not Hero, He's Something Else

Normalde bu blogu açarkende yazarkende spordan ve sinemadan bahsetmeyi planlamıyordum. Ama Dark Knight öyle bir filmki ona özel bir yazı yazmak pekte yanlış olmaz herhalde diye düşünüyorum. Aslında yazmak istediğim çok farklı şeylerde var ama ne yazıkki yazacak zamanım yok. Daha doprusu kafamı toparlayıp bu klavyenin başına oturamıyorum. Ama bu Dark Knight değerlendirmesini forumlarda film hakkındaki düşüncelerimi yazarken ortaya çıkardım. Sonunda yazdıklarımı görünce burayada koymanın mantıklı olacağına kanaat getirdim. En azından burasıda sahipsiz kalmamış olur.

Bilindiği üzere Batman Begins ile Joel Schumacher'in rezil ettiği Batman serisi onun yarattığı saçma aşırı süslü sirk havasındaki dünyadan kurtarılarak. Tam tersine daha gerçekçi, daha elle tutulan ve elbette daha karanlık (Tim Burton'ın Batmanlarindeki gibi teatral bir karanlık değil kastım. Gerçek anlamda kasvetli ve soğuk bir Gotham var artık) bir hala büründü.


Yeni Batman serisinde ilk filmin ana teması korku ve korkularla yüzleşmekti. Bu bağlamda Bruce Banner kendi korkuları ve suçluluk duygusu ile savaşmak için dünyanın dört bir yanında bir süre olaya karışmış. Sonunda da Ra's Al Ghul ile tanışarak zaten sahip olduğu yeteneklerini iyice geliştirmişti. Filmin sonunda ise dost düşman olmuş Batman ve Gotham'ı en büyük kabusları ile vurmaya çalışmıştı.


UYARI BU KISIMDAN SONRASI DARK KNİGHT HAKKINDA SPOİLER İÇERİR


Dark Knight'ta ise bu sefer artık kahramanlık konusunda epey yol alan Batman Gotham mafyası ile savaşamaya devam etmektedir. Mafya ise Batman ve Teğmen Gordon yönetimindeki özel kuvvetler nedeniyle git gide güçten düşmektedir.


İşte bu noktada kötülük nasıl kendisine bir düşman yarattıysa kötülüğün üstüne giden Batmanda mafyanın bile korktuğu birinin öne çıkmasını neden oldu.


Bahettiğim kişi elbetteki Joker oluyor. Joker hakkında konuşmadan önce Tim Burton'ın ilk Batman'i izleyenlerin bildiği şakacı, komik hatta yer yer insanın seveceği Joker'i unutamnızı tavsiye ederim. Nolan'ın Jokeri her ne kadar eski Joker gibi iyi bir espri anlayışı sahibi olsada kaostan ve yıkımdan beslenen biri olarak. İnsanın karşısına çıkabilecek en kötü düşman tarzını yansıtıyor. Hiç bir ahlak anlayışı, dostu yada sağ kolu olmayan adamlarını rahatlıkla harcayabilen bir adam olduğundan onu ne kadar köşeye sıkıştırırsanız sıkıştırın asla ona istediklerini yaptırmanız mümkün değil.


Zaten film boyuncada Batman'in bu dezavantaj ile mücadele ettiğini söyleyebiliriz. İnsanlara sadece korku ve karmaşa yaşatmak isteyen ve sadece bu amaçla suç işleyen biri olarak Joker'in bu tehlikeli ve psikopat ruh halini Heath Ledger inanılmaz yansıtmış diyebilirim. Özellikle sorgu odasında Batman ile karşılık olarak konuştukları sahne ve Harvey Dent'i hastanede ziyaret ettiğinde onla yaptığı konuşma ve yüzündeki yara izleri hakkında sürekli değiştirdiği hikayeler özellikle bu ruh halini mükemmel destekliyor.


Bunun haricinde kaç arkadaşını öldürdüğünü sorduğu polisi sabrının sınırlarına kadar zorladığı sahne yada Gordon'u alkışladığı sahneleride buna ekleyince karşınıza Anthony Hopkins'in Hannibal Lecter'ından beri gelmiş geçmiş en iyi kötü adam performansı çıkıyor.


Bunun yanında bu filmde öne çıkan bir diğer karakter ise Savcı Harvey Dent oldu. Hatta filmin merkezinde onun olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü Batman ilk filmde Rachel'in söylediği bu şehrin bir gün Batman'e ihtaycı olmazsa beraber olabiliriz sözü onu bir anca önce şehri temizlemeye motive ediyor. Bu nedenle şehrin kurtarıcısı olma işini Dent'e bırakmaya dünden razı (ki filmin sonunda Batmani asıl kahraman yapacak olanda aslında bu düşüncesi olacak) öte yandan Joker ise şehrin umudunu kendi gibi bir ucube olan Batman'den ziyade elle tutulan gerçek biri olan Dent'in temsil etmesini istemediğinden onu Gordon değimi ile White Knightlıktan Two Face'liğe indirgemeye çalışıyor.


Özetle bence filmin ana mantığı Batman ve Joker'in Dent üzerine oynadıkları oyunlar oluyordu. Ama insanları sınırlarına kadar zorlamaktan çekinmeyen ve hiçbir kuralı olmayan Joker Rachel'ı öldürüp Dent'in yüzünün yarısının yanmasına neden olduğunda bu savaşıda kazanmış oluyor.


Dent bu iki felaket ve yanıkların verdiği acı ile akıl sağlığını kaybediyor ve bildiğimiz Two Face'e dönüşüyor. Bu yarada yeri gelmişken belirteyim yüzünün yanan yarısı cidden inanılmaz olmuştu.


Fakat Batman kaybettiği bu savaşın sonuçlarını kabul edip, Dent'in işlediği suçları üstüne alıp onun ölümünden sonra şehrin umudunu simgelemesini sağlayarak şehrin asıl ihtiyacı olan kahraman olduğunu yani kara şovalye olduğunu gösterdi.


Özetle film İMDB'deki gelmiş geçmiş en iyi film oylamasında ilk sırada olmayı hakkediyor mu bilemem ama o listede ilk onda muhakkak bulunacak bir film olmuş. Zaten yapılmış en iyi çizgi roman uyarlaması olduğunu bile söylemek mümkün olduğundan yılın en iyi filmi olduğunu belirtmeme gerek varmı bilemiyoryum.

Hiç yorum yok: