1 Kasım 2008 Cumartesi

Sweet November

Aslında hakkında bir yazı yazılabilecek bir film olsada bu yazının konusu film değil. Çok tuhaf diye düşündü. Neden böyle bir giriş yaptım ki. Asıl sorun neden böyle bir yazıya başlamamdı gerçi ama bu başlangıç neden. Neden, neden, neden bu kadar çok soru sormanın kimseye bir faydası olmaz. Sanırım ara vermeye ihtiyacım var.

Bu düşüncelerle kalktı klavyenin başından. Buda son zamanlarda sık sık olduğu gibi yazmaya başladığı ama sonra neden soruluarına boğulup yarım bıraktığı yazılardan biri olacak gibi görünüyor. Yazıyı yarım bırakmış olmaktan ziyade yine aynı nedenden dolayı yarım bırakmak kafasına takılıyordu.

Galiba artık yapması gereken belliydi. İnkar etmek yada ortada olan kabul etmemekle bunun geçeceği yok. Bu tıkanmanın bu "nedenlerin" kaynağına inmeliydi. Ne yapıp ne edip bunun çözümünü bulmalı ve eski haline dönmeliydi.

Ne zaman bu sorun başlamıştı. Evet ya ilk geçen hafta başladı. Vapurda bir kız görmüştü. Kızın duruşu, bakışları, saçının rüzgarda dağılması, güneşin yüzüne vurması ve daha saymakla bitiremeyeceği bir sürü ayrıntı aklına gelmeye başladı.

İşte o anda durumu anladı. Yazının başlığına son derece romantık bir filmin adını vermesi yada yazmak konusunda bu kadar sıkıntı çekerken bir anda kızdan bahsederken sular seller gibi yazmaya başlaması durumu açıklıyordu. Kız onu feci şekilde etkilemişti.

Bu durum onu şaşırtmıştı. Daha öncede hayatında güzel ve çekici kızlar görmüştü. Hatta onu etkileyenlerde olmuştu. Ama bu seferki çok farklıydı. Hayatında belki bir daha göremeyeceği bir kızı sadece 10 dakika görüp nasıl bu hale gelmişti.

Sürekli neden diye sorup cevapları alamıyordu çünkü yazdıklarındakilere değil bu kızı gördüğünde hissetiklerine neden diye soruyordu. Doğru soruları yanlış yerlere soruyor ve sonunda cevaplar bulmak yerine dahada fazla sorular içine gömülüyordu. Mantıksız bir durumu mantıkla açıklamaya çalışıyordu.

Galiba sorunun çaresini bulmuştu. O anı yada o an hissetiklerini anlatmak içini dökmek yararlı olacak gibi görünüyordu. Aşka yada ciddi anlamda bağlanmaya pek inanmayan biri için duygularını ilgili tarafa açıklamaktansa öylesine ortaya söylemekte rahatlatıcı bir şey olabilirdi. Hem arada bir kafada birikenleri boşaltmanın bir zararı olmazdı. Bir bahar temizliği vakti gelmişti anlaşılan.

Odada dolanır duruken birden gözü bilgisayarın ekranına takıldı. Bir başlık ve iki giriş cümlesi olan yazıyı gördü. Elini çenesine atıp seslice hmmmm diyerek düşündü. Tedavi için oldukça uygun dedi gülerek. Az önce sinirle ve bunalmış bir halde kaltığı koltukğa bu sefer huzurlu ve kendinden emin bir şekilde oturmuştu.

Ve işte başlıyoruz ...

Hiç yorum yok: