22 Eylül 2008 Pazartesi

İki Kere İki Bazen Dört Etmez

Hayat bazen insana çok kolay gözükür. Son derece rahat seçimlerini yapıp sonunda ne elde edeceğini yada neleri feda etmen gerektiğini bilebilirsin. Bu anlar hayatta çok az olan ve bana kalırsa hayatın o kadar tatlı olmayan anlarıdır.

Tatsızdır çünkü sonunda ne olduğunu bildiğin seçimleri yaparken karnında o bilinmezliğin verdiği ağrı ve yükselen adrenalinin insanı diken üstünde tutan ama her şeye karşı uyanık olmasını sağlayan o hisleri duyamadan son derece kuru seçimler yaparsın. Bu tür seçimler zaten kolay ve hayatın geneline etki etmeyen seçimlerdir.

Kabul bu tür durumlar zordur. Çoğu zaman sonunda insan üzülür. Hatta pişmanlık bile duyarsınız. Ama arada o girdiğiniz riskten beklediğiniz sonucu aldığınızda duyduğunuz biraz haz vardır ya işte onun tadı, onun insanı tatmini başka hiç bir şeye benzemez.

Hem hayat zaten hep mücadele, hep savaş arada bir iki cephede galip gelebilmek ve bunu fark etmek normalde günlük hayatta çok seyrek yapılan olaylar.

Bu aralar pek böyle durumlarda kalmadım ama canım mı çekti nedir, bu durumları, bu anları anayım dedim. Hani şu evdeki hesabın çoğunlukla çarşıya uymadığı zamanlar. Zaten bu yazın başında yada bahar boyunca kendi hesabıma yetecek kadar olay yaşadım. Bir süre gürültüsüz patırtısız idare edip bu durumları yazıya dökmek bana daha iyi gelecektir.

Peki neden bu özel anları sevmeme rağmen bu aralar şu garantili işlerle sessiz sakin devam etmek isterim diye sorarsanız. Her şeyden önce insan yıpranıyor. Arada yaralarını sarmak için bir adım geri atmak. Kendi içine dönmek gerekir. Kaybolan, eskiyen veya değiştirilmesi gerekenleri yapıp kafanın 5000 km bakımını yapıp yola devam etmek gerekir. Yoksa allah muhafaza ilk tümsekte amortisörleri dağıtıverir insan.

Peki bu nekahat döneminden sonra ne olur. Eh ne olacağını yada ne yapacağını bilen hesaplayan olsam şu bir türlü toparlayamadığım mevzudaki ana konuyu yazacak bir bünye olabilir miydim? Hele bir zamanı gelsin hayat karşıma illaki yeni bir mücadele, yeni bir cephe çıkaracaktım. Asıl önemli olan o ana hazır olmak ve ne yapmak gerekiyorsa onu yapabilmek.

Yoksa o nekahat döneminde körelip daha önce iyileştirdiğin yaralardan daha beterinin açılmasına neden olursan yandı gülüm keten helva.

Her neyse bu konu derin konu; daha doğrusu toparlayıp açık açık ve anlaşılır anlatılması zor konu bende yazdıkça daha fena karışıyorum daha fazla dibe batıyorum. Öyle bir konuki ne yaparsam yapayım toparlamam zor olacak gibi. Ehh zaten burada yazanları okumaya alışıksanız aşağı yukarı beni anlamışsınızdır diye umuyorum. Heyhat inşallah ilerde daha anlaşılır ve daha neşeli konulara meze ederim blogu umarım.

Hiç yorum yok: