30 Mart 2009 Pazartesi

Ey Hayat Öğret Bana

Pesona Non Grata tarafında gayet güzel bir konu hakkında yazmak adına mimlenmişiz. Eh böyle güzel pası almışken değerlendirmemek olmak diyerek direkman oyuna girmek gerekir. Evet efendim konu en özetle hayattan öğrendiklerim. Ehh kendi hayatı konusunda zırt pırt yazan bendeniz için gayet çekici bir konu cidden. Neyse lafı dolandırmadan mevzuya doğru geçelim ufaktan.

Hayattan ilk olarak arkadaşların önemi öğrendim. Özelliklede başının belaya girebileceği durumlarda kendisine güvenebileceğiniz arkadanışlarınız olması zaten çok rahatlatıcı bir duyguyken insanın kendi arkadaşları için böyle bir rahatlatma sağlayabilmeside ayrıca özel bir duygu bana kalırsa.

İlk okulda öğrendiğim bir başka bazen bazı şeyleri yapmak için hayatta bazı şeyleri feda etmek gerektiğini öğrendim. Hiç bir başarının bedelsiz ve bedava elde edilemeyeceğini edilsede bunların asla kalıcı olmadığını yaşaya yaşaya dahada doğrusu bedel ödeye ödeye öğrenmek pek o kadar lezzetli bir durum olmasada eğer olgunlaşma denen bir olgu varsa insan ancak bu yolla olgunlaşabiliyor sanırım.

Yine o dönemlerde öğrendiğim bir şey varsa hayatta risk almaktan çekinmemek gerektiğidir. Tamam hinsan risk almadan ortalama bir hayat için kıt kanaat geçinebilir ama bir şeyler isteyen arzulayan her bünye bir şekilde bir yerde risk almaktan çekinmemek gerekiyor. Elbette bu risk almak illa istediğini elde etmek değil bunada ayrıca değineceğim birazdan.

İlkokul döneminden hatırladığım son ama en önemli şey ise veda etmekti. Önce o dönemde ailemden bazı yakınlarımı kaybettim. Hayatta yaşadığım ilk kayıp, hayatın boyunca tanıdığın bildiğin yakın birini bir daha göremeyeceğini fark etmek yeterince acı hele bide annenin babanın ömrün boyunca hiç bu kadar perişan olmadığına şahit olmak. Hayattaki her öğrenilende tatlı olmuyor işte bazısı böyle yakıp geçiyor insanı. Bir başka veda ise ilkokulun sonundaydı. Beş sene boyunca tüm derdini tasanı paylaştığın pek çok şeyi beraber bir şekilde yaşadığın insanların bazılarını hayatlarıın sonuna kadar bir daha göremeyeceğini idrak etmek o an pek koymasada yaşadıkça anlıyordu insan.

Anadolu lisesine başladığım dönemde ise hayatta ders alma durumum hız kesmeden devam etti. İlk defa başka bir dil öğrenmeye başlamamla beraber hayatta daha fazla şey öğrenebileceğim kaynaklara ulaşabilmem bile bu dönemi benim hayattann öğrendiklerim konusunda ayrı bir yer eder.

İlk dönemlerde daha önce yapsamda şimdi yeniden değilde ilk defa arkadaş ediniyormuş gibi olduğumu fark ettim. Hem o zaman bilmesemde bu dönemde kuracağım arkadaşlıklar hayatımda çok daha uzun süreli yer kaplayacaktı.

Ondan sonra yavaş yavaş insan ilişkilerinde arkadaşlıktan daha fazlası olduğunuda öğrendim. Ama her şeyden önce bunu platonik boyutta yaşamak gerektiğini öğrendim. Hoş platonik kısmını biraz abartmış olsamda onun tadınında ayrı olduğunu öğrendim. Bu durum bana hayatta sabırlı olmayı bulunduğun duruma dayanma gücünü nasıl bulmam gerektiğini öğrettiki bu belkide hayatımda sonraki dönemde çok faydasını gördüğüm bir şey oldu.

Bu dönemde bazı şeylerden özellikle hoşlanıp bu konular için bütün boş vaktimi harcamam gereksede bunlardan vazgeçmemem gerektiğini öğrendim. Müziği, sporu ve sinemayı takip etmeyi, merak ettiğim konular hakkında pek çok kitap okuyarak kendimi geliştmem gerektiğini bu dönemde öğrendim.

Bunlardan sonra ÖSS'nin varlığını öğrendim. Daha doğrusu bundan sonraki bir kaç yıl boyunca bu sınavın hayatımın merkezinde olacağını hemen her şeyimin bu sınava hazırlanmak için ayarlanacağını öğrendim.

Hani risk almak her zaman kazandırmaz demiştim ya işte o noktadan bahsetmenin zamanı geldi. ÖSS zamanı bu sınava hazırlanmak ile hobilerime vakit ayırma arasında bir seçim yapmam gerekti. İşte bu noktada bir risk aldım ve ağırlığı hobilere verdim. İşte bununda bir sonucuda vardı. Daha az çalışan bir öğrencinin ÖSS'de yapabileceği başarıda belli bir düşüş olması kaçınılmaz. Ehh buda hem risk almak hemde bedel almak ile ilgili bir başka ders oldu benim için.

ÖSS illetide geçerken hayatta bir başka veda ile yenir bir şey daha öğrenmiş oldum. Bu sefer sadece arkadaşlara değil çocukluğada veda ettim. Artık 18 yaşın gelmiştim. 18 yaşın getirisi kadar bir çok sorumuluk sahibi olduğumu öğrendim. Çok şükür bunları öğrenirken zor yolda bir şeyler öğrenmek durmak durumunda kalmadım.

Üniversite hayatı ise eğitim katmanlarının belki en kısası ama hayat hakkında en çok şey öğreten dönemi belkide. Hepsini geçtim bu dönemde insan bir birey olmayı öğreniyor her şeyden önce. Ama yinede belli başlı bir kaç şeyi saymadan geçmemek lazım.

Öncelikle bu dönemde hayatta her seçimin, her adımın sonucunda insan kişiliğinin bir başka parçasının oluştuğunu öğrendim. Sonrasında doğru ve kendinle aynı frekansta insanların olduğu bir grubun parçası olmak gerektiğini öğrendim. Bu arada insanları farklılıklarına rağmen onları o şekilde kabul edip hiç birini hor görmeminin illaki faydası olduğunu çok etkili bir biçimde gördüm. Daha önce platonik olarak yaşadığım bazı duyguları daha somut yaşadım. Her ne kadar bu konuda hiç bir zaman çok kendini iyi ifade eden biri olmasamda çok güzel anılarım oldu.

Daha sonrasında ise okul hayatında dibi bulduğum bir dönemde daha önce en zor zamanlarda bile pes etmemeyi öğrenmemninde faydası ile hayatımda karşılaştığım en zor dönemden fazla zarar görmeden çıktım. Tabi yine gerekli bedelleri ödeyerek ve bazı seçimleri yapmak zorunda kalarak.

Bunlar dışında hayallerin peşinden gitmeden onlara ulaşılamayacağını öğrendim. Sadece o hayalleri kafamda yaşayarak bir yere varamayacağımı öğrendim. Hatta bazı hayallerimede ulaşma şansımı yaşadım. Bu hayallerimin takip etmem sayesinde pek çok arkadaş tanıdım pek çok özel anım oldu.

Tüm bunlardan sonra bir veda daha, bu seferse sadece öğrenciliğe veda ettim. En azında düzenli olarak öğrenci olmaya veda ettim.

Sonrası ise yüksek lisans ve iş bulma süreci. Bu dönemde insan bir şeyler öğrendiği kadar öğrendiklerini kullanması gerektiğinide öğreniyor. Ama bu dönemde iki şey öğrendim ki unutamam. Biri hayatta kendin dışındaki hiç kimseye tam anlamıyla güveneyemeyeceğim gerçeğiydi. Özellikle bazı hayal kırıklıkları bunu daha iyi anlatıyor. Bir başkası ise başka bir hayal kırıklığı sonucunda öğrendim ki bir şey istiyorsanız yolunuza çıkan şeyler iyide olsa kötüde olsa onla yüzleşip geçip gitmek gerekiyor.

İşte 25 senede aklımda kalan, yaşamımda köşe başı yer kapmış olaylar ve onlardan öğrendiklerimin bir kısmı bunlar. Aslında önceki doğum günü yazımdan sonra fenada olmadı bunu yazmak. Tam yerine oturdu hakikaten. Hemde fark ettimki hayat bana amma öğretmen olmuş.

6 yorum:

The Metonian dedi ki...

"Biri hayatta kendin dışındaki hiç kimseye tam anlamıyla güveneyemeyeceğim gerçeğiydi."

bunu genelde hep acı bir tecrübe sonucu öğreniriz zaten :/

CaRtMaNtR dedi ki...

ilk zamanlar ne yazıkki derdim bu soruya ama zamanla bu tür olaylarıda yaşamak gerektiğini fark ettim. Bunlar olmadan hayatta ilerlenmiyor.

a. dedi ki...

Biri sorsa "hayatın mesleği ne?" diye, artık vereceğimiz cevabı biliyoruz sanırım:)

CaRtMaNtR dedi ki...

bizde bu durumda ebedi öğrenci olarak kalacağız :D

a. dedi ki...

orasını karıştırma aaaaaa!
:P

CaRtMaNtR dedi ki...

ehehe peki peki kızma :D