21 Nisan 2008 Pazartesi

Kara Kutu

Bazen düşünmeden edemiyorum. Hayatta olan biteni kafaya çok mu takıyorum diye. Fakat işin aslı daha farklı daha bireysel gibi görünüyor. Muhtemelen pek çok insanın rahatlıkla yaptığı dertlerini paylaşabilme yada kafasındakileri birebir söylemesi gereken kişiye söyleyebilme yeteneğine pek sahip değilim.

Gerçektende pek çok tanıdğım bana yada daha yakın gördükleri insanlara dertlerini, kafalarını kurcalayan şeyleri yada sırlarını anlatabiliyorlar. Bu sayede tavsiye alması yada karşısındakininde ona söyledikleri hakkında cevabını öğrenebilmesi yada en azından içindekileri dökme gibi farklı rahatlama ruhsal yada düşüncesel olarak içini boşaltabilme şansına sahipler.

Bense bunun yerine her şeyi içime atmayı tercih ediyorum. Sorunum mu var kendi içimde ölçüp tartıp çözmeye çalışıyorum. Birine bir konuda açılmam ve ondan bu konuda bir cevap almam mı gerekiyor, bu diyaloğu kafamda en az 100 kez canlandırıyor ama sonunda gerçeğe (çoğunlukla) dönüştüremiyorum. Yada en basitiden kendimi efkarlığı hissediyor ve biraz içimdekileri dökerek rahatlamak mı istiyorum çoğunlukla gider yanlız kalabileceğim bir yerde boş boş manzaraya bakar bazende kendi kendime konuşurum.

Bunda ne var böyle insanlar yok mu hiç diyebilirsiniz. Fakat diğer insanların dertlerini dinlediğinizde onların bir şekilde işin sonunda yaşadıkları rahatlama hissini gözlerinde görünce insanın içinde taşıdığı yük dahada ağır gelmeye başlıyor. Aslında bu tür bir ana ihtiyaç olmadanda bu durumdan insan kolaylıkla rahatsız olabiliyor. Hayatta insanlar başka insanlarla ilişki kurarken motivasyonlarından biride paylaşımdır. Ben bu paylaşımın bir yönünde aksadığımdan hep kendimi insanlara olmam gerekenden daha uzak görüyorum.

Bu yakınlık uzaklık hesabındanda kötüsü ise insanın içindekilerin insanı yiyip bitirmesi. Onca olan biten yada kafanda olmasını umduğun şey varken sen bunları dışarı yansıtmayıp içinde tuttukça dahada ağırlaşıyor. Bazen bu yükü gerçekten taşıyamacağına inanıyorsun. İşte o anlarda asıl kötüsü oluyor daha önce bu yükü üstünden hiç atmadığından ne yapacağını bilemiyorsun. Buda seni dahada umutsuz yapıyor.

Peki ben bunla nasılmı mücadele ediyorum. Çoğunlukla hayatı basit ve yüzeysel yaşamaya çalışıyordum. Eskiden bu yöntem efektif ve kolay geliyordu. Fakat benim hayattan beklentilerim depiştiğinden çok daha karmaşık ve gelişmiş şeylerle uğraşmam gerekiyor. Ancak bu beklentiler ve hedeflere yardım almadan tek başına ulaşmak hem hiç kolay değil hemde oldukça yıpratıcı. Fakat yinede hala tek bildiğim yolla bunları yapmaya çalışıyorum.

İlerisi için umutlu olmama neden olan şeyse bu durumun farkında olmam. Pek çok hastalık yada bağımlılıkta önce durumu kabullenme ile tedavi başlar derler. Umarım bu anlamda şu anda içinde bulunduğum farkındalık duygusuda gelecekte daha dışa açık ve içinde bu kadar çok şey biriktirmeyen bene dönüşmemi sağlar.

Hiç yorum yok: