24 Nisan 2008 Perşembe

Kader ve İnat

Genel olarakkendimde sevdiğim ama sevdiğim kadarda sinir olduğum özelliğim inatçılığımdır. Bazen o kadar inatçı olabilirim ki kendime zarar verecek bir konuda bile geri adım atmayabilirim. Bunu neden yapıyorsun zorun ne diye soran bir insana ise elle tutulur mantıklı bir cevap verebileceğimi sanmıyorum. Kendimi bildim bileli tavrım duruşum hep böyle oldu.

Ama bazen hayatta öyle anlar olurki inat etmek için ortada bir nedeniniz kalmaz. Beklediğiniz şeyin gerçekleşmeyeceğini ne kadar istemeseniz ne kadar kabul etmeyi reddedsenizde fark edersiniz.

İşte bende şu aralar benzer bir durumdayım. Olmayacağını aşağı yukarı bildiğim ama umut fakirin ekmeği hesabı acaba olur mu diye inat ettiğim ve birazda hayal gücümle süslediğim bir durumun artık gerkeçleşmesinin milyarda bir ihtimalle bile olmayacağını fark ettim.

Açıkça söylemek gerekirse bu farkediş nedeniyle çok mutlu olmadım. Fakat artık çok daha huzurluyum. Olmasını ne kadar çok istesemde gerçekleşmeyecek bir olay için yel değirmenlerine ejderha diye saldıran Don Kişot gibi değer kendimde dahil kimse tarafından anlaşılmayacak bir kahramanlık yapacağıma bu durumdan doğan yaralarımı bir an önce tedavi edip yoluma devam edebileceğim. İçimde acı var ama en azından artık bilincim açık. Ne yapmam gerektiğinin farkındayım.

Kendi adıma işin en acı verici yanı ise aslında ortada yapmış olduğum hemen hiç bir şey yok. Sadece kafamda kurduğum ütopik bir hayal var. Bu hayali ilk kurmaya başladığımda pek gerçekleşeceğine inanmıyorum. Ama yeterince uzun süre hayal kurduğunuzda gerçek hayatta en ufak detaydan manalı manasız anlam çıkarmaya başlıyorsunuz. İşte o noktada hayal önce ahhh keşkeye, daha sonra acabaya ve en sonunda allahım ne olu olsuna doğru gidiyor. Bu yolda ilerlerken gerçeği fark etmek gerçekten bir şey yapıp sonuçta beklediğin sonucu alamamaktan daha beter.

Bir şeyler yaptığında en azından efor sarf ettiğin için o kadarda üzgün olmuyorsun. En azından elimden geleni yaptım ama olmadı ne yapalım deme lüksün oluyor. Fakat benimki gibi bir durumda şunu şöyle yapsam acaba ne olurdu sorularını günde belki yüz defa kendine soruyorsun. İşte acı olanda bu sorulara cevap verememek.

Yinede tüm bu acıya ve acabalara rağmen pişman değilim. Tamam belki bazı şeyleri yapsam belki (çok çok çok) küçük bir ihtimal olaylar farklı gelişebilirdi. Ama gerçeği fark ettiğimde bir şey daha fark ettim böyle bir olayın gerçekleşmesi sanırım kaderimde yoktu. Çok daha kendimi kaptırıp daha fazla harap olmadan bir noktada kendime ne yapıyorsun sen diyebilmem iyi oldu. Öyle bir duruma gelip fark etseydim o gerçeğin üzerimdeki etkisi daha yıkıcı olacaktı.

Şimdi ise sadece hafif bir buruklukluk ve küskünlük hissediyorum. Tabi büyük bir hayalkırıklığını saymama gerek var mı bilemiyorum. Ama yinede biliyorum ki hayat devam edecek. Yarın olmasada daha sonraki yada ondan sonraki gün daha iyi hissetmeye başlayacağım.

Hem önümde hayatım için çok kritik bir dönemeç var. Hazır bu duygularla iken kendi adıma tutunacak harika bir dala sahibim. Uzun zamandır olmadığım kadar motive olmaya açığım. Bu nedenle kafamı belli noktaya odaklanıp hedeflerime ulaşmak için acımı kullanmak şu an için benim için en iyi tedavi olacak gibi görünüyor.

Hem belki gelecek bana güzel şeyler getirir kim bilebilir ki

Hiç yorum yok: