17 Şubat 2009 Salı

Kendi Halinde Bir Delinin Son Derece Olağan Günü

Başlangıç Öncesi Not: Eski taslaklar arasında bu başlığı gördüm. Sadece iki cümle yazıp bırakmışım. Halbuki çok güzel bir başlıklmış harcamamak lazım diye düşündüm.

Her insan güne başlamada ritüelleri vardır. Ama onunkiler biraz farklıydı. Gerçi onu tandığınızda bu durumun onun kendi doğası içinde o kadarda farklı ve alışlılmamış olduğunu anlardınız. Zaten onu tanıyorsanız hayattaki pek çok şey size ilginç gelmeyecektir.

O böyle bir adamdı. Bariz bir şekilde deliydi. Ama şu eline silahı alıp önüne geleni vurup bunu bilgisayar oyunlarından bir sahne gibi gören tehlikelilerden değildi. Onun zararı en fazla kendine olurdu. Kendi halinde bir tatlı deliydi. Sadece onun kendi hallerinin izlemesi ilginçti.

Bize göre ilginç ona göre sıradan bir gün daha başlamak üzereydi. Bu tür bir insanın yattığı yatağında darma dağın olmasını beklersiniz ama o sizi bu konuda da fazlasıyla şaşırtabiliyordu. Beklediğinizin aksine kendisi son derece sakin uyurdu. Çoğunlukla gece nasıl yattıysa aynı şekilde uyanırdı.

Uyanır uyanır ilk işi kışta olsa yazda olsa kafasını buz gibi suyun altına sokmak olurdu. O uyku mahmuru hal ile yaşadığı şok sayesinde kendini yeniden doğmuş gibi hissederdi. Güne başlamaya hazırdı. Zaten elbiseleri ile uyuduğundan dışarı çıkmaya fazlasıyla hazırdı.

Buz gibi havada ince bir kazak ve üstüne bahar akşamlarındaki serinliğe bile karşı koyamayacak bir hırka vardı. Buna rağmen pek üşüyor gibi görünmüyordu. Zaten soğuk havayıda severdi. Özelliklede bu havada eldiven ve bere takabilmesi çok hoşuna giderdi. Hoş bereyi yazında takardı ama o sıcaklarda kolay olmuyordu. Bu havada ise hem bere hemde eldiven yerine cuk oturuyordu.

Her ne kadar bilinçsizce yürüyor gibi görünsede ayakları nereye gideceğini tam olarak biliyordu. Birazdann kahvaltısı olacak olan simidi alacak ardından o simidin yarısını kuşlara atacağı sahil kenarındaki banka oturacaktı.

Martılar onu görmeyi pek bir severdi. Nede olsa onun sayesinde yemek için buz gibi suya dalmak zorunda kalmayacaklardı. Hem o da elinden geldiğince hakkaniyetli yemeleri için çok usuturplu fırlatırdı simit kırıntılarını. Tüm martılar sebeplensin diye kendi yiyeceği yarıyı bile onlara attığı olurdu.

Bu ritüelde bitince artık en sevdiği şeyler başbaşa kalabilirdi, yani boğazla. Soğuk havanın bir diğer güzel yanıda buydu. Bu havada kimse oraya gelmezdi. Böylece en büyük aşkı ile saatlerce başbaşa kalabilirdi. Boğaz ona tüm sırlarını tüm hikayelerini anlatır oda onu sabırla dinler bazende onlar konuşurdu. Zaten adıda bu konuşmalarından dolayı deliye çıkmıştı. Onunsa umurumda değildi. Hatta daha bile iyi oluyordu. Böylece onu sevdiceği ile konuşurken rahatsız etmeye cesaret edemiyorlardı.

Bu muhabbetle saatlerin nasıl getçiğini anlamamıştı. Hoş anlasada fark etmezdi ne dakik bir insandı nede saatle bir işi vardı. Bir şeyi ne zaman yapmak isterse o zaman yapardı. Deliliğin özgürlüğünü sonuna kadar yaşardı bu sayede. Bu sırada yolun banka yakın kısmından bir müzik duymuştu. Orada bir araba durmuş camındanda bangır bangır bir müzik duyuluyordu. Bunu fark ettiği ilk anda rahatsız edildiği için biraz kızmıştı ama sonra şarkılar hoşuna gittiğinden oda olduğu yerde şarkılara hareketleri ile eşlik etti.

Kalkmaya karar verdiğinde ise arabanın yanından hoplaya zıplaya dans ederek geçmişti. Arabadakilerin şaşkın bakışlarına gülerek karşılık vermiş kendi yoluna gidiyordu. Saat öğleni geçmiş akşam saatlerine göz kırpıyordu. Bu saatlerle ilgili hiç bir planı olmazdı. O nedenle durakların olduğu yere gidip canının istediği ilk otobüse binerdi. Kader onu nereye götürürse oda o yolun yolcusu olmaya gönllüydü.

Bu seferki çok uzak bir yerin otobüsü değildi ama kalabalık otobüse binmeye çalışan neşeli gençleri görünce kısa ama eğlenceli bir yolculuk yapmayı mantıklı bulmuştu. Otobüse ancak orta kapıdan binebilmişti. Gerçi ne bileti nede akbili olan biri için bu oldukça iyi bir şeydi aslında.

Tamda gelinlerini çekiştiren iki yaşlı teyzenin önünde ayakta duruyordu. Teyzeler onun farketmeden konuşuyorlardı. Fakat bir süre sonra burunlarının dibinde onlara sırıtarak bakan birinin olduğunu görünce durumdan rahatsız oldular. Oda teyzelerin keyfini kaçırmamak niyetindeydi. Hemen daha arkalara doğru ilerledi.

Bu sefer otobüse binmesine neden olan gençlerin hemen önündeydi. Az önceki deneyimden akıllandığı için dinlediğini çaktırmayacaktı sözde. Ama dinlemeye başlayalı 10 dakika oldu olmadı genlerden birinin yaptığı espriye katıla katıla gülüp ne güzel espriydi hay çok yaşayasın dediğinde insanların tepkisini görünce inmesi gerektiğine karar vermişti.

Kaderin bir oyunu olsa gerek bu otobüs onu evine oldukça yakın bir yere indirmişti. Oda bir güne yetecek kadar macera yaşadığını düşünüyordu. Evine doğru yola çıktı. Asla kilitli olmayan kapısını kolayca açtı. Şöyle biraz televizyonlara baktı ve sonra yatağa üstünü bile örtmeden uzandı. Sabah olduğunda da aynen bu halde uyanacağından emin olarak huzur içinde uyudu.

4 yorum:

Selin dedi ki...

kıskandım :)

CaRtMaNtR dedi ki...

Böyle yaşayan insan varsa kendisinin ne kadar şanslı olduğunun farkında mıdır acep :D

Selin dedi ki...

Değildir bence :D Biz birilerinin yaşamına özeniyoruz, onlar bizimkine, hayat böyle devam ediyor. Benim şahane bir hayat yaşadığını düşündüğüm adam da kesin şikayet ediyordur hayatından :-/

CaRtMaNtR dedi ki...

Evet aslında herkesin kendi sahip olamadığna imrenmeside normal bir durum :D

Ama yazarken benim bile canım çekti o şeyleri yapmayı ne yalan söyleyeyim :D