12 Ekim 2010 Salı

Kısa Bir Zamana Sığan Uzun Bir Hikaye

Evden geç çıkmadığı için memnundu. Belki erken gelmişti ama havada mis gibiydi, bu güzel havada dışarda biraz vakit geçirmek gayet güzel olacaktı. Bunları düşünürken kafasını kaldırıp güneşe bakarak sırıtmaya başlamıştı.

Hiç acele etmeden geldiği sahilde ne yapsam diye düşünüyordu nede olsa daha rahat rahat harcayabileceği bir 10 - 15 dakikası daha vardı. Güneş ışıkları dalgaların üstünde zıplarken martılarda bu güzel manzarada pinekliyorlardı o sırada. Bir süre gözü martılara takıldı. Tam o sırada aklı bambaşka yerlere gitti.

O gün nasıl da o kararı vermişti. Arkadaşını nasıl kırabilmişti. Halbuki bir an için doğru bir şey yaptığını sanıyordu. Nerden aklıma geldi bu dedi içinden. Sonra durumu fark etti. Ne zaman böyle güzel bir şey yaparken yanlız olsa bilinç altı boş durmaz ve yüzleşmesi gereken bir konuyu aklına getirirdi.

Şimdi ise son zamanlarda çok ciddi yüzleşmesi gereken bir karar verme aşaması yaşamadığından aklına irili ufakli bir çok şey gelmeye başlamıştı. Son dakikada tembelliğinden dolayı buluşmak isteyen arkadaşını ekmesinden yardımını isteyen başka bir arkadaşına o konuda yardım edebilecek olmasına rağmen sırf canı istemediği için yardım edemeyeceğini söylediği an gibi bir sürü anısı kafasında ard arda oynamaya başladı.

Bu kadar çok şeyi nasıl yaptığına şaşırmıştı. Aslına bakarsan tüm bunları bir anda hatırlayınca çokta iyi bir arkadaş olmadığını düşündü. Neredeyse her zaman arkadaşlarını yüz üstü bırakıyordu. Ama öyle olsa onla hala arkadaşlık etmezlerdi. Fakat bu durum ya onun gerçekten kötü olmamasından ziyade onların çok sabırlı ve anlayışlı olmasından kaynaklıysa ne olacaktı.

İnsanın kendine işkence etmesi deyimini canlı olarak yaşıyordu bu canım bahar gününde bu güzel sahilde. Düşündüklerine daldıkça demin güneşe bakarak sırıtan yüzü kararmaya başlamıştı. Ya o kötü biriyse, ya o hep arkadaşlarını yüz üstü bırakan biriyse ve daha da kötüsü bunca zamandır bunu farkmediyse. Bu durum onu nasıl bir insan yapardı.

Saçmalık. Tüm bunlar tam anlamıyla bir saçmalık. Evet bazen arkadaşlarını yüzüstü bırakıyordu ama gerçekten ona ihtiyaçları olduğu anlarda bunu yapacak biri değildi. Fakat ya ona önemsiz geldiği için ektiği bir arkadaşı için o buluşma çok önemliyse ne olacaktı.

O kadarda tesadüf olur mu hiç. Kendine işkence yapmak için her söylediğinin bir açığını arıyordu bilinçaltı. Ama ya gerçekten o açıklarda haklılık payı varsa.

İşte o anda omzunda bir el hissetti. Daldığı derin düşüncülerden çıkarak o elin dokunduğu omzu yönüne döndü. Arkadaşı gelmişti. Onun o dalgın halini görünce yüzünde hafif bir sırıtma yerleşmiş halde çok bekletmedim değil mi dedi.

Sonrada cevabını bile beklemeden. Bu gün gelmesen ne yapardım bilmiyorum. Sen gerçekten çok iyi bir dostsun. İnsanın en zor zamanında yanında olan cinsten bir arkadaşsın dedi.

O anda bunları duyunca yüzü aydınlandı. Kafasını kaldırdı güneşe baktı ve hafifçe sırıttı. Sahile geldiği o 10 dakika önceki ruh haline geri dönmüştü.

3 yorum:

Azura dedi ki...

Pissin sen! Hep yazsan keşke böyle güzel yazılar..

CaRtMaNtR dedi ki...

Keşke her zaman aklıma gelse bunlar böyle

keskin makas dedi ki...

çok güzeldi,bende bloğuma beklerim...