4 Temmuz 2010 Pazar

Farkına Vardıklarım

Öncelikle farkına varacağınız gibi tasarımda ufak değişiklikler yaptım. Özellikle Blogger geçenlerde tasarım konusunda sunduğu yeni opsiyonlar sonrasında bu durum biraz kaçınılmaz oldu sanırım. Yazıların okunabilir olması konusunda mümkün olduğunca titiz davrandım. Yinede sorun varsa gelecek uyarılara rehberliğinde gerekeni yaparım.

Neyse bu ufak bilgi notundan sonra yazacaklarımıza geçmek lazım. Bu aralar dikkatimi çeken bir şey varsa oda geçmişte yaptığım bazı şeyleri artık daha farklı yapmaya eğilimli olduğumu fark ettim. Sonuç olaraksa hazır başlamışken aslında pek çok yeni şeyin farkına vardığımı gördüm. Bunları paylaşmak eğlenceli olur diye düşünmeden edemedim. Lafı uzatmadan başlamak lazım herhalde.

Bu cuma yaklaşık 8 ay sonrasında ilk defa saçlarımı kestirdim. Normalde böyle bir durumda saçlarımı kestirmeye karar vermem bile en az 3-4 hafta sürerdi muhtemelen. İlginçtir Sonisphere'den sonra bir anda bu saçlar tamamdır artık kestirme zamanı geldi diyiverdim bir anda. Ondan sonrada ilk müsait olduğum zamanda da kısaltıverdik saçları. Böyle kararları eskisi gibi muallakta bırakmadan karar verdiğimi fark etmek beni memnun etti.

Blogu yazmaya başladığımda yapı olarak biraz agresif biri olduğumdan bahsettiğimi hatırlıyorum. Hatta zaman zaman kendimin bile sonrasında hatalı olduğuna inandığım pek çok çıkışımda olmuştur sevdiğim insanlara karşı. Son 6-7 aydır ise normalde beni çıldırtacak şeylere karşı çok daha sabırlı davranıyorum. Fakat sonunda yine patlama noktasına geldiğimde tavırlarım çok fazla değişim yaşamamış onuda bir kaç kez test etme şansım oldu. Yinede daha sabırlı bir insan olmak oldukça güzel bir şeymiş.

Öğrencilik hayatımın ardından o dönemlerime baktıkça zamanında yaptığım hataların bile bu gün yapmış olduğum için mutlu olduğum şeyler olduğunu görüyorum. Hatalar insanı kesinlikle yaptığı doğrulardan daha fazla belirleyen sonuçlara yol açıyorum sanırım.

Hazır Dünya Kupası başlamışken oradan bazı farkındalıklarım da oldu elbette. Her şeyden önce Vuvuzela'dan kesinlikle nefret ettiğime kanaat getirdim. Bizim ülkemizdeki Zurna gibi bir müzik aygıtının olduğu ülkelerde ancak bu müzik aletinin çakması olacakbilecek bir ses çıkaran Vuvuzela'nın sevilmesi imkansız.

Dünya Kupası konusunda bir başka şey daha varsa oda artık Ömer Üründül'ün çekilmediğidir. Hayır futbol yorumculuğu zaten yeterince kötüyken son zamanlarda kendisinin şirketinin ülkemiz distribütörküğünü yaptıkları Burger King'de eski lezzetinin, menü boyutlarını kaybetmesiyle (hele şu McDonald's ile yarışmak için bir menü fiyatına iki menü kampanyasına geçtiklerinden beri Steakhouse dışında hiç bir ürünleri gözüme hoş görünmüyor. Steakhouse'un ise tadı kesinlikle ilk zamanlarındaki gibi değil) ve en önemlisi küçük gibi görünmesine rağmen nerdeyse tüm soslarını para ile satmasına (yinede pek çok şubede olur mü öyle şey dendiğinde bedava olarak sosları almanız muhtemel) çok sinir olduğumu fark ettim.

Bu blogu boşladığımda kendimi çok önemli bir şeyi yapmayı unutmuş gibi hissettiğimi fark ettim. Buda burayı zaman zaman boşlamış gibi görünsemde asla bırakmayacağıma dair bir işarettir umarım.

Hazır dizilerin sezon finali yapılıyorken bu senenin en iyi yerli dizisi benim açımdan Geniş Aile oldu. Muhtemelen Kaygısızlar'dan beri gördüğüm en sağlam absürd komedi dizisiydi. Ana karakter haricindeki pek çok yan roldeki oyuncuda çok başarılı oldu. Yabancı dizi olaraksa her ne kadar zaman zaman erotizm mevzusunu çok abartsada senaryosunu özellikle 7. bölümden feci şekilde geliştiren Spartacus: Blood and Sand çok ilgimi çekti. Gerçi Flashforward'da bazı bölümlerde çok ciddi bayıklaşma sorunuyaşamasa hem ikinci sezonu görecekti hemde en beğendiğim dizi olacaktı.

Sonisphere festivalinde geçirdiğim üç günde fark ettim ki (evet festivale gittim ve bunu belirtmek için yer arıyordum sonunda dayanamadım burada açık açık yazayım dedim) hafiften yaşlanmışız ama yeni nesil müziğin imaj kısmına daha düşkün olmuş sanırım.

Ve de son olarak fark ettim ki bu yazıyı burada sonlandırmak en güzeli olacak herhalde.

2 yorum:

Selin dedi ki...

"yeni nesil müziğin imaj kısmına daha düşkün olmuş sanırım."

Tamamen aynı fikirdeyim.

CaRtMaNtR dedi ki...

Bende hala grup tshirt'ü sahibi bile olmayan biri olarak biraz abartıyor muyum acaba diye düşünüyordum. Ama benim gibi düşünenleri görmek güzel :D